Saturday, May 10, 2014

Yüreğimden Döküldü İçim Ağlarken



Gece saat 04:25. Uyku tutmamış gecelerden biri yine. Yine tek dostum, beni en çok anlayanımın yanındayım. Sesimi susup da içimi dökmek istediğimde beni sessizce dinleyip her dediğimi kabul edenin yanındayım. Şimdi diyeceklerimi kime desem '' Hiç haline şükretmiyorsun, bak neler neler var hayatta? '' demeyecek tek dostumun dizinin dibindeyim. Bana zaten bildiğimi tekrar söylemeyip, avutmasa bile sükunet içinde dinleyenim benim. 






Bu ara çok fazla oluyor evet doğrudur. Bu ara yalnız olduğumu, elimi bir tutanın olmadığını taa derinden hissediyorum. İçimdeki boşluğun yerine ne koyacağımı bilemeyip deli gibi kendimi  hırpaladığım sıkıcı günler yaşıyorum. Bunları da neden buraya yazıyorum değil mi ama ? Birileri de okuyup böyle diyecek, asla anlamaya çalışmadığı, derdimin bir ucundan tutmayıp görmezden geldikleri yetmezmiş gibi utanmadan bir de yargılayacaklar beni. Çok mu umurumdalar ? Hayır artık umrumda değiller. Demişlerdi bana, demişlerdi yanlız kalacaksın, senden ve içindeki boşluktan uzaklaşacaklar ve yok sayacaklar yaşadığını. Herkes gibi olduğunu sandıkları hayatım herkes gibi değil; farklılığını bilmek istemeyecekler. Belki bir faydamız dokunur mu acaba diye sormayacaklar bile. Uzak duracaklar. En yakınım dediklerim en uzağımdan bana sadece bakacaklar. Gözyaşlarımı bilip, görüp tek bir hamle bile yapmayacaklar silmek için. Öylesine etkisiz eleman, o kadar yokmuşum hayatlarında dedirtecekler bana. Çok mu umurumdalar ? Hayır artık değiller. Onlar da artık bizimle değiller çünkü...






Her isyan ettiğimde önce kendime soruyorum. '' Çok mu şükürsüzüm ben? '' diye bir bakıyorum kendime. Her sabah nefes aldığıma şükrediyorum oysa. Benden daha zor durumda olanları görüp halime şükrediyorum elbette. Ama ben de insanım. Benim de nefsim var, kötülerin yanında benden iyilerin de varlığını görüyorum. Ve neden diyorum? Neden ben ? Neden biz ? Ve neden bu kadar yalnızız? Daha önce blogda ya da hiçbir sosyal medya hesabımda yazmadım,  evet hayatımızın zehrinin adını vermedim. Yediğimiz her lokmayı zehir eden, içtiğimiz suyu bile boğazımıza dizen, uyusak bile huzur vermeyen alın yazımız. Hala bizi sevdiğini söyleyenlerin ağızlarına tek bir sefer bile alıp telaffuz etmekten imtina ettikleri bizim gerçeğimiz; Otizm. Ne parayla ne pulla hiçbir şeyle bedelini ödeyemeyeceğiniz bir gerçek. Yaşadığımız her güzelliğe gölgesi vuran gerçek. Daha kötüleri yok mu hayatta ? Elbet var, ne çaresiz hastalıklar, ne büyük dertlerle uğraşıyor insanlar. Bu mudur bunun cevabı peki? Bir el uzatmamanın bahanesi midir bu? Bu bizim yaşadığımızı hafifletip yükümüzü alır mı sırtımızdan? Bu sessiz sessiz ağlamamıza, isyan edip herşeyi yıkıp yakma istememize engel mi? Bu çekip gitme, yokolma isteğimizi alır mı yüreğimizden ? Bu sadece sizin kendinizi kandırmanız içindir. Bu, bu hayatta yalnız kaldığımızın resmidir.






Bugün özel bir gün. Ben ve benim gibi özel çocukları olan anneler için de buruk bir gün. Tam olarak erişemediğiniz bir evladınız olması ne demek bunu anlatmayacağım. Dilerim anlamak zorunda da kalmazsınız. Derin derin gözünüzün içine bakıp size sizi sevdiğini söyleyen bir evladınız varsa hayattan başka bir şey istemeyin. Hayat size en büyük ödülünü vermiş demektir. Sakın kendi gerçekliğinizin güvenli koltuğunda oturup yazdıklarımı eleştirmeyin olur mu? Ne hissettiğimi tam olarak asla anlatamayacağım. Ne kelimeler yeter buna, ne de yüreğim dayanır. Duygu sömürüsü demeyin, şükürsüz görmeyin. Hayatımda ilk defa yarın sabah Anneler gününü kutlamak için annemi aramayacağım. Ve tüm gün boyunca arayan hiçbir telefona cevap vermeyeceğim. Bu yıl da böyle olsun. Belki biraz farkındalık yaratırız Otizm ve biz. 





No comments:

Post a Comment