Sunday, November 24, 2013

Geri dönmeyecek bile olsa, maksat ibnelik olsun!



geri donmeyecek bile olsa maksat ibnelik olsun 1Elindeki dev çiçek buketinin fotoğrafını çekip, twittera yüklerken seslendim;


''Alp yarın arayacak. Göreceksin...''


''Saçmalama yaaa, Alp o arar mı? Alp'ten bahsediyoruz!''


''Görürsün.''






Ve günlerden 28 Ekim.


Aramış...


Arar... 


Elindekinin kıymetini anlamayan, onu üzen, hırpalayan, ama başka bir adam pamuklara sardığında ''O benimdi!'' düşüncesi kafasına dank eden her adam gibi arar...






Durumu anlayamıyorsan şöyle özetleyeyim;


Hani yıllardır giymediğin bir ayakkabın vardır, ya da bir köşeye fırlattığın yüzüne bakmadığın bir kazak. O kazak aklına bile gelmez. Taa ki annen karşına dikilip;


''Zaten giymiyordun, ben onu komşunun kızı Ayça'ya verdim.''


diyene kadar.


Yine mi anlamadın?


Kaybettiğin, yokluğunu bile fark etmediğin, önemsemediğin eşyaların oldu mu hiç hayatında? Koltuğun arkasına, dolabın kıyısına bir yerlere kaçar hep bunlar. Yokluğunun farkında bile değilken, onu tesadüfen bulduğunda ''Aaaa benim böyle bir şeyim vardı.'' diye sarıp sarlamalayasın gelir o eşyayı.






Yani demem o dur ki; insan beyninin farklı bir işleyişi var. Ama senaryolar hep aynı. Bazen olacakları tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. Terkettiği sevgilisini, başka bir erkeğin kaptığı gören her adam arar.


Can gibi...


Alp gibi...






Geri dönmeyecek bile olsa, maksat ibnelik olsun, kafa karıştırmak olsun. Ama bir şey itiraf edeyim mi? Devam beyler... İşe yarıyor.






No comments:

Post a Comment